İnsan yetiştirmek sanattır.
Yeni evlilere çocuk dediğinizde “henüz düşünmüyoruz”
derler çoğu zaman. Sanki sizin elinizde; ne demek
düşünmüyoruz diye buna fena halde içerlerdim. Sonra
düşününce aslında hazır olmadan çocuk yapmanın
mantıksızlığını anladım. Yetiştirildiğimiz çevreye
baktığımızda aslında fena yetiştirilmemişiz diye
düşünebiliriz ama bir yerlerde çok önemli eksikliklerin
de olduğunu kabul etmemiz lazım. Çünkü hiçbir eğitim
almadan, çocuk yetiştirme konularını bilmeden
yetiştirilmişiz. Dediğim gibi geleneksel bir tarzda
olduğu için fena diyemeyiz buna ama eksik, yanlış
diyebiliriz. Bir kere çok korumacı yetiştirildiğimiz için
her şeyi büyüklerimizden bekledik; çocuklarımız
bekledi. Düştüğümüzde kaldırılmayı, başımız
sıkıştığında bir büyüğümüzün bunu gelip halletmesini,
acı çektiğimizde birisinin bizi bu durumdan
kurtarmasını bekleyip durduk. Hal böyle olunca,
kendine güvensiz yetiştik. Bu yüzden gidip bakkaldan
bir sakız bile isteyemez durumdaydık. Bir tartışmada
kendi fikrimizi söyleyemez, hatta ayağa kalkıp birkaç
kelime bile edemez durumdaydık. Oysa eğitim temelden
başlamalıydı. Yere düşünce çocuk, birkaç saniye
sabredip kendisinin kalkmasını bekleseydik, onun
ayakları üzerinde durmasını öğrenmeye başladığını
görüp sevinecektik.
Yeni nesil biraz daha şanslı… Çünkü artık evlilik
okulları var. Ebeveynler buralara gidip, çocuk yetiştirme
konusunda eğitim alıyorlar. Böylece de çocuk
yetiştirirken daha bilinçli davranıyorlar.
İşimiz gereği çeşitli yerlerde bulunduk. Ailelerin
çocuklarıyla hiç ilgilenmediğini fark edince
şaşırıyordum. Yüzlerce insanın yemek yediği yerde
çocuklar etrafta oyunlar oynuyor, ara ara da ailelerinin
oturduğu masadan ağızlarına bir şeyler atıp oyunlarına
devam ediyorlardı. Anladık ki, çocukların boğazlarına
lokma tıkıştırmanın bir anlamı yokmuş. Onlar zaten aç
kalmıyor, kendi karınlarını doyurmayı biliyorlar. O
zaman ne diye peşlerine düşüyoruz da çocuklarımızı
aşırı şişman olarak büyütüyoruz? Aynı zamanda da
baskı kuruyoruz üzerlerinde… Çocukları yemiyor diye
onları dayakla korkutan aileler biliriz. Hâlbuki
yaptıkları ne kadar yanlış bir şeymiş değil mi? Bebekler
niye ağlar bilir misiniz? Ya karınları açtır, ya da altlarını
kirletmişlerdir de rahatsızlık duyuyorlardır. Demek ki,
acıkınca bunu dışa vurmanın bir yolu var onlar için. O
zaman yemesi için bir dayatmanın gereği yok.
Dediğimiz gibi çocuklar kendi kendilerine yetmeyi
biliyorlar. Onları gözetelim ama asla düştüklerinde
kaldırmayalım, bir yere ulaşmaya çalıştıklarında bunu
onlar için kolaylaştırmayalım. O zaman onlara iyilik
değil en büyük kötülüğü yapmış oluyoruz. Bize yapılanı
yani… Bizi korudular ama iyi etmediler. Bırakalım
çocuklarımız kendi ayakların üzerinde durmayı
öğrensin. Böylece hayat onlar için kolaylaşsın.
Bizim, kendi göbeğini kendi kesen insanlara ihtiyacımız
var. Bu yüzden, eğitim sistemimizi buna göre
örgütlememiz lazım. Bugün yapay zekâdan söz
ediyorsak, bunun gereği de budur. Yoksa dünya
sahnesinde yerimiz olmaz. Yerli yapım İHA’lar ve
SİHA’larla övünüyorsak, bunu cesur, müteşebbis
insanların varlığına borçluyuz.
Muhabbetle efendim!