Toplumun tarihi değerleri ile ilgili veya tüm olayları içeren etkinliklerde, halk yoksa hiçbir değeri kalmaz. Devlet yapısı ekonomi ile ilgili oluşumlar, siyasi yapısal değişimler halkın değerleri ile oluşum sağlanmalıdır. Ülkemizdeki ekonomiyi değerlendirirken Türk halkın yaşam biçimini de ele almalıyız Türk toplumu kar hırsının olmadığı, pazarlık prensibiyle varlığını sürdürdüğü ve de elindekini cömertçe dağıtma özelliği olan Ahilik’le yaşamayı genelde tercih etmiştir. Dayatılan neoliberalizim ile yaşamayı istemez zaten neoliberalizm İslami değerlerle de bir arada olmaz çünkü İslami bozar. Öyle kişiler üzerinden ekonomiyi bozup, düzeltmenin tartışmaya sokulması bilimsel hiçbir veriyle değerlendirilemez. Ülkeyi yönetenler toplumsal yönlü uğraş verirse tüm sıkıntılar aşılır. Elimizde karma ekonomik sistem dediğimiz, devlet le özel teşebbüsün el le vererek oluşturdukları bir yapı varken başka hayaller peşinde koşmak ne derece doğrudur. Tabi ki israfı önleyen bir çalışmayı da ele almak gerekir.
Örnekle 1920 yılının ilk günlerinde Mazhar Müfit Bey, Ankara Ziraat mektebi mutfağında pişecek öğle yemeği için pirzola aldırtacağını söyleyince Atatürk’ün yanıtı kısa olur ‘’ İsrafa başlamayalım’’.
Atatürk döneminde amaç nedir? Denk bütçe, fazla bütçe ve de eğitimde- öğretimde akıl ve bilim. Bu dönemde toplam enflasyon eksi yüzde otuz beştir. Aynı dönemlerde bulunan parayla zevk ve sefa içinde olmaktan uzak, tam tersi okul ve fabrikalar açılmıştır. Sıfırdan kurulan bir devletin gelişimi, büyümesi dünyada sürekli örnek olarak gösterilmiştir. Dünyadaki bütün ülkeler kendi ülkelerinin çıkarlarını korurlar ve de bu doğrultuda mücadele ederler. Bu nedenle her devlet halkı için en doğrusu neyse, eşit dağılımlı ekonomik koşullar oluştururlar. Dini konuda hocalık yapmış değerli bir ağabeyimiz, Türk büyüklerinden yazılarınızda örnek verirseniz daha iyi olur demişti.
Şimdi de geçmiş tarihle ilgili bir kitaptan alıntıyla sonlandıralım. Tarih 26 Mayıs 1453, İstanbul’un fethine üç gün var. Veziri azam Çandarlı Halil Paşa, Padişah Fatih Sultan Mehemet’in huzuruna çıkar ve paranın bittiğini, para basma ihtiyacı olduğunu iletir. Padişah ‘’Siz nasıl devlet adamısınız bunu nasıl teklif edersiniz’’ diye azarlar. Padişah’ın emriyle para basılmaz. Üç gün sonra İstanbul Fetih edilir. Kutlamalar yapılırken sadrazam, padişahın huzuruna çıkarak daha önce azarlanmasındaki suçunun açıklanmasını ricada bulunur.
Fatih Sultan Mehmet şu açıklamayı yapar.’’Siz bana para basmayı teklif etmiştiniz, değilmi. Ben ona kızdım, para basınca paranın değeri düşer. Paranın değeri düşerse milletin cebindeki paranın değeri düşer. Milletin cebindeki paranın değeri düşünce, milletin değeri düşer. Milletin değeri düşünce benim de değerim düşer. Siz benim ve milletimin değerini düşürecek teklifte bulundunuz, hiddetim ondandı.’’
Şimdi ne diyelim. Hiçbir sömürünün olmadığı bir dünyada yaşamak, yaşatmak umuduyla
Barış ve esenlikler