Toplumun düzenini beğenmiyorduk ama “artık genç değildik” Toplumdaki ikiyüzlülüğü gene sevmiyorduk, yalanlardan gene nefret ediyorduk. Hayatın bir dalavere olmasına, insana yük olmasına karşı çıkıyorduk ama “ artık genç değildik”
Artık üzerimizde sorumluluklar vardı. Evimiz, ailemiz, toplumdaki yerimiz, ücretimiz, koltuk takımımız, masamız, sofrada tabakalarımız vardı. Düşünmemiz gereken ne çok şeyimiz vardı. Onları düşünmeli ve susmalıydık.
Onları düşündük ve sustuk.
Doğruları görmezden geldik. İnandıklarımızı sorguluyor gibi yaptık. Oysa yalandı
Yaptığımız, gençliğimizi ıskalamaktı
Belki de burukluğumuz budur.
Şimdi: Buraya kadar yazmaya çalıştığım sözcükler ve tümceler bana ait değildir. Doktor Erdal Ataberk’in “kuşatılmış gençlik” adlı kitabından alıntıdır.
Artık neler düşünüp, neler söyleyemediğimiz cesursuzluğudur. Çünkü acaba şunu dersek ne derler, bu eylemi yaparsak nasıl değerlendirirler düşüncesi konuşmamamızı gerektiriyor gibi algılandı. Yapılanları tehlikeli bulmak yerine haksızlıkları tesbit edip gereğini yapmanın gerekliliği belirleyici olmalıydı.
Öyleyse, gençlere değer verilmeli, gençlerin umutsuzluğu yok edilmeli, ülkenin birliği bütünlüğünün gençlere bağlı olduğunun önemi sürekli vurgulanmalıdır. Güven duygusunun sıfırlandığı dönemlerden geçiyoruz, yapmamız gereken güven duygusunu en yüksek seviyeye çıkarmak olmalıdır. Kutuplaşmalardan uzaklaşmak milli bütünlük açısından çok değerlidir. Şunu açık ve net olarak söyleyebilirim ki, kutuplaşmalardan siyaset yapanların kazancı olur ve de bu durumu desteklerler .
Türkiye Cumhuriyeti gençliği korkudan uzak, bilgili, bilinçli, ahlaklı ve cesur olmalıdır. Öyledir de, bakınız korku güçlü bir silahtır. İnsanın özgürlüğünü elinden alır.
Türkler de devlet çok önemlidir. Devlet kurumu ve kuruluşları belki ilkeler içinde, hukuk ve disiplinler çerçevesinde varlıklarını devam ettirirler. Bu ülkede şehitler ve gaziler belli bir kesimin evlatları değillerdi. Gelmiş geçmiş Türk devletlerinin halkından oluşmuş ailelerinin evratlarıdırlar. Bu konulardaki tartışmalar milli birlik ve beraberlik içinde olumsuzluklar doğurur.
Milli değerlerin yok olmasını önleyici eğitim ve öğretime her zaman gereksinim vardır. Milliyetçilikte ki, ortak mazi, dil, ahlak, kültür ve hukuk en temel ögeleridir. Atatürk milliyetçiliği de bu anlamı taşır. Hani ülkü ve dil birliği nerede kaldı . Biliyorum bir kısım okuyucum hemen harf inkılabı konusunu ele alacak. Bakınız ben dil birliğinden bahsediyorum. Yine de yazı ve harf değişikliği vurgusu yapıyorsanız, şunu belirtmeliyim ki tarihte kurulmuş Türk devletlerinin yani Göktürk ve Uygurlularda ki, orhun abidelerindeki yazı ve harf üzerinde ısrardan uzaksınız diye sormazlar mı? Ne yapmalı! Bir millet, bir ulus olarak varlığımızı devam ettirmenin yolu, milli sınırlar içinde birlik ve bütünlükle yaşayan halk Türk milletidir. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’te Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu arkadaşları ile birlikte aynı duygularla gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde her konuda başarılı olabilmenin yolu çok çalışmakta, mümkün olabilir. Ancak çalışmanın bireysel çıkarlardan uzak toplum adında olması zorunluğu vardır. Mehmet Akif Ersoy’un tembellikle ilgili şu dörtlüğü var ya!
“Alllah’a dayandım! diye sen çıkma yataktan Manay-ı tevekkül bu mu dur? Hey gidi nadan! Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu; Nerede bulacaktın o zaman eldeki yurdu?”
Acaba şimdi anladık mı! Yoksa gençliği ıskaladık mı?
Barış ve Esenlikler