Şirin ilçemiz Kalkandere, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin ilçeleri içerisinde gerçek yerini doğa güzelliği yanında gelişmişliğini gösterebilmişimdir ? Bu bir soru işareti gibi duruyor. Gerçi bu şirin ilçe için uğraş veren yöneticiler yok mu? var, var ama kurumlar arası bütünlük, bağlılık ve etkinliklerde eksiklik var sanırım. Her şeyi ben bilirimden bir türlü uzaklaşamadık. Bireyler arasında sevgiyi sadece görüntü olarak düşündük, tepeden bakmayı sanki görevmiş gibi ele aldık. Bakınız bu durumu yenilgiye uğratan, kişilik olarak çok mütevazi gördüğüm bir kaymakamımız var. Öyle ise bunu değerlendirmemiz gerekir, Elinden gelse bir gün de ilçemizi ülkenin en güzel ve gelişmiş ilçesi durumuna getirmeyi amaç edinmiş görünüyor. Yalnız kamu ve özel kurumlardan genel bir destek alamazsa başarılı olması mümkün gözükmüyor. İlçemizde görevli kamu ve özel kuruluş temsilcileri bireysel çıkarlarını terk edip, toplumsal çıkarlar için mücadele verirlerse, ilçemizin sorunlarının çözümü daha kolay olacaktır.
Şöyle diyelim Neyzen Tevfik Kolaylıoğlu’nun deyimiyle “ Ruhumda topluma karşı zaman zaman parlayan tiksinti ve isyan ne kadar haklı ve köklü olursa olsun, insanlar içinde dürüst olduğuna inandığın ve bu yüzden sevip saydığım kimseler çok olmuştur.” Öyleyse sevip sayma bizlerin en etkin görevlerinden biri olmalıdır. Eksikliğini hissettiğimiz veya görevinde acaba yanlış mı yapıyor diye düşündüğümüz, görevlilerin kendi iç benliklerinden bilgi alınması en doğru olanıdır kanısındayım. Ancak bulunduğu görev itibariyle, o göreve ne kadar lâyıktır, nasıl ve hangi desteklerle o göreve gelmiştir. Görevde bulunduğu kurum ve kuruluşlar ile ilgili ne kadar bilgiye sahiptir. bütün bunlarda ki eksiklikler ilçemizin şirin bir gelişmeye olumlu ve olumsuz etkileri de tartışılmalıdır. Şu bir gerçek ki sorunlar bireysel olarak hiçbir zaman çözümlenemez. Toplumsal ve sınıfsal ,mücadele ve uğraşlar verilerek çözümlenmesi mümkündür. Dünya da geçen zaman dilimleri içinde oluşturulmuş iktidarların büyük bir bölümü toplumda cahil insanların varlığını istedikleri bir gerçektir. Bu durumu göz önünde bulundurarak bilgili, bilinçli, cesur ve yürekli bir nesil oluşturmak teorisi ile yola çıkmak ve yürümek zorundayız. Sonradan eyvah demenin hiçbir anlamı olmaz. Bu yöredeki eğitim- öğretim durumunun ne halde olduğunu tespit etmek için uğraş vermek , akabinde eksikliklerin giderilmesi ve seviyenin yükseltilmesi en büyük amacımız olmalıdır. Yer yer bir kesim insanların bir araya gelerek okullarla ilgili konuştuklarını gördüm- duydum, ne için biliyor musunuz kaç servis atabilirim, km si ne kadar diye . Belki bu da bir hikmet olarak görülebilir ama gerçek olan ,eğitim- öğretimde nerede olduğumuzdur. Yerel yönetimle ilgili bir çalışma ve uğraş gözüküyor yeterli mi tartışılır. Bu konuyu başlı başına ele almak gerekir. Gelecek yazılarımda bu konu için bir çalışmam olacak, olumlu ve olumsuz yönleriyle, eleştiriye açık olan yerel yöneticilerimizle ilgili bilgiler vermeye çalışacağım. Düşünmek, tartışmak, çözüm yolu arama değerli olgular ancak bilgi ve beceri ile donatılmasa hiçbir şeye yaramadığını görürüz. Mahatma Gandi’nin
“Düşünceye gem vurmak, akla gem vurmak gibidir. bu ise rüzgarı zapt etmekten zordur.” sözü ile bitirelim
Barış ve Esenlikler