‘Modern zamanların’ insanının en büyük problemlerinden biri de zihinsel bölünmüşlüktür. Bölünmüşlükten kastımız; birbiriyle bağımlı, ilintili, ilişkili olayları, olguları, kavramları anlamlarını bozmadan, bağlamlarını koparmadan bir bütünlük ve tutarlılık içinde değil, birbirinden bağımsız, kompartımanlarına ayırma şeklinde düşünmedir. Bu bölünmüşlük ise hayatın her alanında mevcuttur. Toplumsal, kültürel, siyasal, ahlaki, itikadi alanlarda bahsettiğimiz zihinsel bölünmüşlüğü görebilmekteyiz. İtikadi alandaki zihinsel bölünmüşlük, MAK DANIŞMANLIK şirketi tarafından 23 il, 154 ilçede, 5400 kişi ile yüz yüze yapılan ‘Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı ‘ konulu ankete göre daha net ortaya çıkmaktadır. Ankete göre insanlarımızın;
Yüzde 86’sı, Allah’ın varlığına, birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanıyor.
Yüzde 25’i meleklere inanmıyor. (Yüzde 15’i, gözümle görmediğim varlıklara inanmam. Yüzde 10 kararsızım diyor.)
Yüzde 24’ü Kur’an-ı Kerim’in vahiyle geldiğine yani Kur’an’a inanmıyor.
Yüzde 37’si hazreti peygambere inanmıyor.
Yüzde 45’i kadere inanmıyor.
Yüzde 27’si öldükten sonra dirileceğine ve hesaba çekileceğine inanmıyor.
Yüzde 20’si dua bile etmiyor.
Bu oranlar incelendiğinde kavramsal ve zihinsel bölünmüşlük çok dikkat çekicidir. Allah’ın varlığına, birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanların oranı yüzde 86 olduğuna göre yüzde 14 lük bir farklı şekilde inanan veya inanmayan bir kesim var. Ankete göre kendisini DEİST diye ifade edilebileceklerin oranı % 6, Hayır, Allah’a inanmıyorum diyerek ATEİST olduğunu ifade edebileceklerimizin oranı % 4, farklı çekincelerle bu soruya Cevap yok / Kararsız diyenlerin oranı % 4 olarak değerlendirilmiştir
Asıl sorun ise bir kesim insanın, kendisinin Allah’ın varlığına, birliğine, bizi yaratıp yaşattığına inandığını iddia ettiği halde, değişik oranlarda da olsa meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere, ahiret hayatına ve duaya inanmıyor olması.
Anlamaya çalışalım, Allah (c.c.) gözle görülemeyen bir varlık olup ona inanırken aynı insanların yüzde 9’u melekler hakkındaki soruya ‘gözümle görmediğim varlıklara inanmam’ şeklinde cevap veriyor. Yine aynı insanlar Allaha inandığı halde yüzde 10’u Kuranı Kerime, yüzde 23’ü Peygambere, yüzde 31’i kadere, yüzde 13’ü ahirete, yüzde 6’ı duaya inanmıyor. Allah’a inanıyor ama ahirete inanmıyor. Ahirete inanmıyorsan Allah’a neden inanıyorsun ki. Çok garip ve çelişkili bir durum.
Halbuki, İmanın 6 şartı bir bütündür. Allah’ın varlığına, birliğine, yaratıcılığına inanmak bir bütün olarak inanmaktır. Allah’a inandım dediğin anda Allah’tan gelen her şeye de inandım demiş oluyorsun. Buna itikatta İcmali İman denir. Eğer Allah’a inanıyorsan, Allah’ın gönderdiği meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kadere, duaya, cennet cehenneme, Allah’ın var dediği her şeye de inanmak zorundasın. Allah’a inanmak, tevhid inancına sahip olmak bunu gerektirir. İmanın temel şartları birbirini tamamlayan şartlardır. Bu şartlar birbirinden ayrılamaz. Birbirinden bağımsız değerlendirilemez. İman konusundaki toplumsal bilgisizliğin, zihinsel bölünmüşlüğün ortaya koyduğu sonuç; toplumun inanç erozyonuna karşı ivedilikle bir manevi kalkınma seferberliğine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.