Öyle bir ulusun bireyleriyiz ki Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şehitleri şiirinde. “ Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe ! desem sığmazsın.” beytinde ki gibi tarihin derinliklerinde her gününü dolu dolu doldurmuş ve yaşanmışlığı taşıyoruz. 5000 yılın üstünde bir tarihe sahip Türklerin her yılının, her gününde büyük bir olasılıkla tarihi olaylarla iç içe olduğu gerçeğinden uzaklaşmak doğru olmaz. Mart ayındaki oluşan yenilik, etkinlik ve zaferlerin bir kısmını ele alalım. I Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde 18 Mart Çanakkale zaferini ( 1914-1915) bu zaferdeki önemi vurgularken, Kara ve deniz savaşları olarak değerlendirmeliyiz. Kara Savaşı’ndaki yitirdiklerimiz oldukça fazladır. Çanakkale Savaşları ve zaferinin önemi nedir dersek sayfalarla yazsak bitmez, anlatılmasının sonu gelmez. En büyük özelliği birliktelik, bütünlük ve beraberlik dersek yanlış olmaz. Çanakkale Zaferi’nin savaşları ırk, dil, din, mezhep ayrımı olmadan savaştıkları gerçeğinden ayrı olamayız. Kara Savaşlarında Mustafa Kemal’in Komutanlığında Arıburnu’nda, Conkbayırın da, Anafartalar’da Mehmetçikleri ile verdiği mücadele ve başarıdan bahsetmemek yersiz olur. diğer komutan ve tüm güçlerimizin de başarıları aynı düzeyde üstün özellikler taşırlar. Öyleyse savaşları da bu birlikteliği sağlıyorsa savaşsız dönemlerde neden birbirimizi dışlıyor hatta yer yer vatan haini olarak görüyoruz. Çok kutsal olarak bildiğimiz askerlik görevini yapma esasında ki eşitsizlikten bahsetmek bile istemiyorum. “Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek, işte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.” Akif’in Çanakkale Şehitlerine şiirinde bu beyti ile diğer konuya geçelim.
Bu zafer sonrası bir tarih var ki 16 Mart 1920 tarihi bunu açmayacağım. Biraz da okuyucularım araştırsın diye. Yine önemli bir tarih bir ülkenin bağımsız ve özgürlüğünün simgesi İstiklal Marşı’nın ( 12 Mart 1921) kabulü. “ Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım. ” Yine Akif’in İstiklal Marşı şiirinden bir beyit, lütfen tamamını okuyun. diğer bir tarih 3 Mart 1924 öğrenim birliği kabul edildi. Şer-iye ve evkaf ve erkan-ı harbiye-i umumiye kaldırıldı. Halifelik kaldırıldı. Şimdi gelelim Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları ve kurucu liderlerine verilen değere. Çanakkale- İstanbul ve diğer değerlerimizden konuşabiliyor- yazabiliyorsak, bunu kurtuluş savaşı verenlere, yönetenlere borçluyuz. kurucu lider Atatürk demekten çekinir olduk. bu ülke Kurtuluş Savaşı vererek bağımsız bir ülke oldu. bu durumda Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ve de onlarla beraber mücadele eden bu yüce millete borçluyuz. Evet bilinen o ki Cumhuriyetin İlanı ile 1946 yılına kadar ek partili dönem idaresi görülmüştür. 1938 yılına kadar çoğunlukta İsmet Paşa hükümetleri oluşturuldu, Ancak 1946 sonrası muhalif olanlar da bu hükümette görev aldılar. Örneğin Fevzipaşa sürekli Genelkurmay başkanlığını yürüttü. Mahmut Celal Bayar mübadele- imar ve İskan ve iktisat vekilliği yaptı. Ayrıca dokuzuncu Cumhuriyet hükümetini Mahmut Celal Bayar, üçüncü Türkiye Cumhuriyeti hükümetini Ali Fethi Okyar kurdular. Atatürk’ün ölümü sonrası, Refik Saydam, Şükrü Saraçoğlu, Çok partili dönem sonrası Hasan Saka, Recep Peker, Şemsettin Günaltay hükümetleri kuruldu. 1950 Sonrası ise Demokrat parti dönemi başladı. Bu konuları içeren bilgileri gelecek yazılarımızda paylaşacağız. Artık unutmamak gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti kurucuları ve kurucu liderine değer vermek zorunluluğumuz vardır. Bu değerlerimizi de partiler üstü görmeliyiz. Eğer her şey aileden başlıyorsa, iyi bir aile reisi demek sadece kendi ailesini korumak değildir. Aynı zamanda bütün aileleri korumalıdır. O aileler bir yurdu oluşturuyorsa, millet ve vatan duygusu da birinci sırada yer alır. Hani gençler önemli diyoruz ya! “ Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir. Milletin hakim emelleri, görüş noktası budur. Hepimiz ona uymak zorundayız.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Barış Ve Esenlikler