İnsanlık tarihinde Allah’ı, ahireti, melekleri, cennet cehennemi, görünmeyen varlıkları ve pek çok şeyin varlığını inkâr edenler her zaman olagelmiştir. Bu inkârcılar bazen en büyük filozof, yazar, bilim adamı, şair kimseler olmuştur. Fakat hiçbir zaman ve hiçbir kimse tarafından inkâr edilemeyen bir hakikat vardır. O da ölüm gerçeğidir. En büyük inkârcılar bile, ölüme farklı manalar yükleseler bile ölümün kendisini inkâr edememişlerdir. Hiç kimse “ben ölmeyeceğim” diyememiştir.
Kuranı Kerimde Yüce Allah, herkesin mutlaka öleceğini, kimsenin nerede ne zaman öleceğini bilmediğini ve ecel vakti gelince kimsenin onu değiştiremeyeceğini aşağıdaki ayetlerde ve diğer pek çok ayette bize haber vermektedir. Hep birlikte okuyalım:
“Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.”(Ali İmran/185)
“Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır; O, yağmuru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden
haberdardır.”(Lokman/34)
“Eğer Allah insanları haksızlıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onlara belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor. Ama süreleri dolduğunda onu bir an bile ne erteleyebilirler ne de öne alabilirler.”(Nahl/61)
Bu hakikat karşısında insana düşen görev ise ölümü çokça hatırlamak ve ona hazırlanmaktır. Yarına varıp varmayacağı meçhul olan, yarının kendisine ne getireceğini bilemeyen insan, mutlak ölüme her an hazırlıklı olmalıdır. Kesin öleceğini bilen insan nasıl rahat olabilir? Şu an aldığımız nefesimizin son nefes olma ihtimali çok yüksektir. Peygamber Efendimiz (sav) buyurduğu gibi
“Lezzetleri yok eden ölümü çokça anın.”
Oysaki günlük telaş, iş, eğlence, çocuklar, dünyalık hırslar, menfaat peşinde koşuşturmacalar bize en büyük hakikati unutturabilmektedir. Ölümü unutmamız dünyaya daha fazla düşkün olmamıza neden olmaktadır. Bu dünyadan gözünü doyuramayan insanoğlu, sanal dünyalardan arsa satın alma yarışına girmektedir. Sanal dünyalara yatırım yapmak bizi kurtarmaz. Akıllı insan, ölüm sonrasına yatırım yapan insandır.
İnanan insanlar yatırımlarını toprak üstüne göre değil toprak altına göre planlamalıdır. Alacağı her kararda ölüm hakikatini ve ölümden sonra vereceği hesaba katmalıdır. Yaşadığımız bu dünyanın sonsuz bir hayat karşısında son derece kısa olduğu gerçeğini aklından çıkarmamalıdır. Kendini bu hayatta konumlandırırken, Peygamber Efendimizin (sav) buyurduğu gibi “Dünyada tıpkı garip hatta bir yolcu gibi davran” olmalıdır.
Şairin dediği gibi
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında
Selam ve dua ile
amenna hocam