Yaşamdır bizi rollerle donatan, hayatı bilmek tanımak elimizde mi, Türk veya başka ulustan olmak bizim tercihimiz mi? Doğmak veya ölmek rollerini bizler mi seçiyoruz. Annemizi, babamızı seçmek kimin elinde acaba. Bizlerin hiçbir etkisi olabilir mi ? Sor sorabildiğin kadar, doğduğumuzda isim hakkı bile önceden doğanların gönlünde yattığı gerçeğine ne dersiniz. Savaşları kim çıkarır, ne kadar sürer, neden savaşlar oluşur. Yeter mi, barış için hazır mıyız? Barışalım bari. “Aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almak deliliktir.” Einstein Her durumda bireyler kendi çıkarlarını düşünür. Devam mı ne olacak belli uluslarda kendi çıkarlarını düşünmek zorunda kalacaktır. Bakınız yine Einstein’ın sözüyle “ Aynı anda hem savaşa hazırlanıp hem de savaşı önleyemezsiniz.” Günümüz dünyası devletleri n aklıyla . İnsanoğlu kendini zorluklar içinde gördüğünde bence biraz Neyzen Tevfik dinlemeli, nasıl mı? “ Ben genci fabrika yaparken görmeliyim, laboratuvar da çalışırken görmeliyim. İlimde, fen de, sanatta milletin varlığını ve şerefini duyurmaya çalışırken görmeliyim. Başka milletlerin fikir mahsullerini sadece alıp kullanmak yetmez, onlara bir şey katmak lazım. Fert kendini nasıl idrak ediyorsa, bütün insanlara karşı da aynı şefkati göstermelidir. Sulh ( barış ) de, hürriyette, silahla ve boyundurukla bağdaşmaz. Boğazında tasma bulunan hür olamaz. Bencillik hisleri baki kaldıkça müsavat ( eşitlik ) olamaz. Savaşlarda beşeriyet ( insanlık ) kendi kendinin yüzünü tırmalıyor. Hala kim kimi yenecek sevdası. Orta da apışmış bir dert var ki o da bileği bükülmez menfaattir.” Diye devam ediyor . Bu durumda halklar nerede acaba, hangi mevki de. Soralım mı?
Şimdi de yine Neyzen Tevfik’le nüktelerle dolu bir – iki bölüm Sert, kavgacı, geçimsiz bir adam olan komşusu Tahsin beyle karşılaşır.
Tahsin bey:- Bugün hanımı dişçiye götüreceğim. Dün gülerken gördüm, ön dişlerinden ikisi çürümüş.
Neyzen Tevfik inanamaz:
– Yalan söylüyorsun
– Neden yalan söyleyecekmişim ? diye sorar Tahsin bey. Neyzen Tevfik “ Seninle yaşayan insanın yüzü güler mi hiç” demiş.
Diğerine geçelim. İkinci meşrutiyet döneminde nazırlığa
( bakan ) getirilen bir zat, çok geçmeden yeğeninin vali olarak atanmasını sağlar. Karşılaştıklarında, Neyzen Tevfik:
– Maşallah der. Kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor .
– Genç yaşta vali oldu. Neden fasulyeye benzetiyorsun?
– İşte onun için benzetiyorum ya, Fasulyede sırığa sarılarak büyür.
Gençlerin hür- özgür düşüncelerine destek olmak görevini üstelenmeliyiz. Gençlerin yaşam biçimleri, ülkemizin geleceğidir. Ben kişisel olarak gençlere güveniyor, Cumhuriyet – Demokrasi değerlerine bilinçli, bilgili, yeniliklere yenilik katan yapıda olduklarını düşünüyorum.
Gençler, geleceği sizlere emanet edenleri unutmayın, bilimsel yolu takip ederek Cumhuriyet – demokrasi, hür ve özgürlük fikirleriyle donanın. İdealleriniz sonuz olur temennilerimle
BARIŞ VE ESENLİKLER