Teknolojinin, teknolojik araç gereçlerin çocuklar üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri konusunda sürekli bir tartışma olduğunu biliyoruz. Ne teorik anlamda ne de uygulamada çocukların teknolojik araç-gereçleri nasıl ve ne şekilde kullanmaları gerektiği konusunda herkesçe kabul gören bir yargıya ulaşılmış değildir. Kimi aileler çocuklarını teknolojinin olumsuz etkilerinden kurtarmak adına yasaklama yolunu seçerken kimileri de tam tersine daha çok haşır neşir olması noktasında teşviklerde bulunmaktadır. Ne ondan ne bundan olsun diyen bir grup ise süre sınırı, gün sınırı veya pekiştireç aracı olarak kısmen kullanımlarına müsamaha göstermektedir.
Bu tartışmaların özellikle son yıllarda yapıldığını düşünerek bir yanılgıya düşmeyin. Zira 1980 yılında yayımlanmış bir kitapta (Çocuk ve Eğitim) yer alan
“Çocuk ve Kitle İletişim Araçları” (Prof. Dr. Kamuran ÇİLENTİ) başlıklı bir makalede yaklaşık kırk yıl önce de bu konunun tartışıldığı görülmektedir. Makale ile ilgili sayfalar dolusu tahlil yazılabilir. Araştırmacının içeriği sunuşu, dinleyicilerin sorularındaki kalite, yapılan tartışmanın entelektüel boyutunun arşa çıkmış olması… Okunmasını öneririm.
Makalede kitle iletişim araçlarının çocuklar üzerindeki olumlu/olumsuz etkileri üzerinde durulmuş, televizyon üzerinde daha detaylı açıklamalar yapılmış. Kabul edersiniz ki o dönemde televizyon ülkemizde pek yaygın değildi. Bu nedenle araştırmaya konu olan örnekler daha çok ABD ve kısmen Avrupa kaynaklı. Makalede televizyonun faydaları çeşitli araştırmalar referans gösterilerek;
Çocukları eve bağlar, aile bireylerini bir araya toplayarak aralarında yeni ortak ilgilerin doğmasını sağlar, böylece de aile hayatını daha mutlu ve ilginç hale getirir,
Aileler için bir kültür kaynağı ödevi görür,
Çocukları düşünmeye teşvik eder,
Çocukların, boş zamanlarını iyi değerlendirmelerini sağlayacak ilgiler uyandırır; onların ilgi ve yaşantı alanlarını genişletir,
Çocukların estetik zevklerini geliştirir, şeklinde sıralanmış.
Benzer şekilde zararları da maddeler halinde sıralamış. Çok detaylı olduğu için tek tek yazmayacağım. Ancak en çok dikkatimi çeken kısım olan televizyonun çocukları etkileme gücünü vurgularken gerçek olaylardan yapılan alıntıları olduğu gibi aktarmak istiyorum.
Los Angeles’te bir hizmetçinin, evin 7 yaşındaki oğlunu, pişmekte olan kuzu haşlamasına dövülmüş cam serperken yakalaması ve çocuğun, maksadının televizyonda gördüğü benzer bir olaydaki gibi, ev halkının olup ölmeyeceğini denemek olduğunu söylemesi.
Boston’da 9 yaşında bir çocuğun, karnesindeki zayıfları en kestirme yoldan halletmek için öğretmenine yılbaşında zehirli çikolata göndermeyi babasına teklif etmesi ve neden olarak, televizyonda bu yoldan karısını öldüren bir adamın yakalanamadığını söylemesi.
New York’ta 6 yaşında bir çocuğun, polis olan babasından, kız kardeşini öldürmek için sahici kurşun istemesi ve neden olarak, yalancı kurşun sıktığı zaman kardeşinin, televizyonda izlediği bir dizideki gibi sahiden ölmediğini söylemesi.
1976’da yine Los Angeles’te iki çocuğun, televizyonda izledikleri bir polisiye dizideki taktiği kullanarak bir bankayı soymaya kalkmaları ve 25 kişiyi 7 saat rehin tutmaları.
Televizyondaki bir filmde, bir ıslah evindeki çocuk çetesi tarafından bir lehimci aletinin sapıyla gerçekleştirilen ırza geçme olayını izleyen 9 -15 yaşlarındaki dört çocuğun, dört gün sonra, San Francisco plajlarından birinde iki küçük kıza, aynı şeyi bira şişeleriyle uygulamaları.
Boston televizyonundaki bir filmde, bir serseri grubunun başka bir serseri çocuğa oyun olsun diye benzin dökerek yakmalarını izleyen altı gencin, iki gün sonra, arabasına bidonla benzin taşıyan bir adamı bir arsaya götürüp benzinle yakmaları; yine aynı filmi gören 12 -13 yaşlarındaki dört çocuğun, üç hafta sonra, bu defa Miami’de, uyumakta olan üç fakir adamın üzerine çaldıkları benzini dökerek aynı şeyi uygulamaları. 1965 yeni yılı sabahında WNEW televizyonunda bir muppet şov sırasında, spikerin, sesini alçaltarak,
“Çocuklar, babanız uyuyor mu? Uyuyorsa cebindeki cüzdanı acın, kimseye göstermeden üzerinde eski başkanların resimleri bulunan yeşil kâğıtlardan birkaç tane alın, bir zarfa koyup şu adrese yollayın.” demesinin ertesi günü, spikerin televizyon istasyonundaki adresine içinde dolarlar bulunan zarfların yağmağa başlaması.
Her bir örneğin doğruluğunun teyidi maksatlı kaynakçası orijinal metinde mevcuttur. Ayrıca makalenin devamında diğer kitle iletişim araçları ile ilgili de çeşitli araştırmalara yer verilmiştir.
Daha kısıtlı imkânların olduğu geçmişte bile televizyonun etkisinin ulaştığı boyutlar göz ardı edilebilecek gibi değil. Günümüzde de kitle iletişim araçları evrildiği yeni formlar ile etkisini hissettirmeye devam ediyor. Bu örnekleri gördükten çocukların ekran sürelerini sıfıra indirebilirsiniz. Kısa ve etkili bir çözüm olurdu. Ancak bu teknolojiden yararlanma fırsatını büsbütün elimizin tersi ile itmeli miyiz? Sırf arının iğnesi var diye bal yemekten vaz mı geçmeliyiz? Bunları daha uzun yıllar tartışacak gibiyiz.