Karanlıkların çöktüğü, umutların söndüğü, zamanın kaybolduğu anlar vardır. Her insan bu gibi hal ve durum içerisinde bulmuştur kendini zaman zaman. Bilmeden bir yerlerde bir şeyler yaşarken farkında olmadan ortak noktalarımız oluşur. Hayat bu insanları karşılaştırdığında kolaylıkla tanırlar hüznüne ortak acısına paydaş olanları.
Hepimiz için 24 saat olan gün hiçbirimiz için aynı geçmez, aynı işlemez. Hatta günler, haftalar, aylar ve yıllar da… Aynı zaman dilimi insanlar için farklı işlerken, insanlar da zamanı farklı işler farklı inşa eder. İnişli, çıkışlı dönemler olur. Bazen çok bulanık çok kirli sulardan geçersin. Bazen ayazda kalır donarsın bazen güneşte yanarsın. Bazen bir dağ başında bazen ovada kaybolursun. Zaman bazen çok şey getirir bazen çok şey götürür insandan. Yorulursun, bunalırsın, kendini ve sana ait olan aynı zamanda ait olduğun her şeyi ararsın. Ne denli umutsuzlukla boğuşsan da bir yanında bilir aslında nefes aldıkça umut vardır. Kendinde bulamadığın umudu hiçbir yerde bulamazsın. Kaybettiysen onu eğer ve arıyorsan; bil ki kendinde kaybettin ve kendinde arıyorsun. Umuda inanan insan gün gelir yırtar tüm karanlığı. Flu, belirsiz, bulanık olan hayat artık berraklaşmaya başlar. Gökyüzü ve deniz daha mavi olmaya, atlar daha özgür koşmaya, çiçekler ısrarla açmaya başlar her karışta. Yırtılır perdeler, dinginliğe erer zaman, durulur sular; artık her şeyin tadını yeniden alırsın, yeniden başlarsın. Her şey değişir zamanla yahut bir insanla veya insanlarla…
Uzun uzadıya yazılan şeylerin tadının kaçma ihtimaline ve uzun zamandır var olan durgunluğa sığınarak burada bitiriyorum yazıyı. Çünkü bazen üç beş cümle ile de maksat hasıl olur. Biraz da böylesine yazmalı, planlananın dışında, öylesine…
jrnih6