Türklük ve Türkiyelilik Notları-1 « KalkandereninSesi

17 Aralık 2024 - 09:47

Türklük ve Türkiyelilik Notları-1

Son Güncelleme :

21 Haziran 2024 - 8:37

60 views
Türklük ve Türkiyelilik Notları-1

Türklük ve Türkiyelilik Notları-1

Gündemde ara sıra yer edinen ama toplumsal hayatta belli ki kabul görmeyen bir kavram Türkiyelilik. Daha önceleri liberal ve sol yazar çizerlerce kullanılırdı, sonra kısmen İslamcı çevrelerde kullanılmaya başlandı, son zamanlarda da bazı milliyetçi siyasi figürlerin (MHP ve BBP liderlerinin) de dilinde görünür oldu.

Tabi bu kullanımın karşısında da “Türk”lük kimliğinin içini boşaltan bir tavır olarak “Türkiyelilik” kavramına şiddetli bir itiraz da yükseliyor. Bu itirazlar ise daha ziyade milliyetçi çevrelerden geliyor. Belli ki bu itirazlar artık örgütlü siyasal bir itiraz olarak değil, daha sivil bir zeminde gerçekleşecek.

Şahsi olarak hem milli kimliğin ontolojik doğasına dair kof bir tabir hem de Türkiye’deki kimlik temelli sorunların çözümüne yönelik yüzeysel ve gayri ciddi bir tavrın yansıması olduğunu düşündüğüm için Türkiyelilik kavramını bir kimlik ifadesi olarak komik buluyorum.

Toplumlar kimliklerini siyasal, kültürel, dini ve felsefi gayretlerinin ve üretimlerinin bir bütünlüğü içinde, tarihin imbiğinden damıtarak yaratırlar. Evet, kimlik aslında bir kurgudur. İnşa edilen bir şeydir. Ama bu inşa planlı bir sürecin ürünü değildir, belirgin ideologları ya da peygamberleri yoktur. İnsanlık tarihinin doğal seyri içinde oluşan bir varlıktır. Toplumsal kimliklerin böyle bir tarihsel hafıza ve mirasın ürünü oluşu, onları yer aldıkları toplumun adlandırılmasında bir isim ya da sıfat olmaktan çıkartıp, o toplumların ontolojik karakterinin ve yapısının da bir referans nesnesi haline getirir.

Bunu “Türk” kelimesinin kökenine inerek izah etmeye çalışalım. Kadimde Türk adı, törütgen Tengrinin törüsüne uyan kişiye Türük denmesi ile açıklanır. Bu ifade Türklerin kimlikliklerinin metafizik kaidesini de ortaya koyar. Günümüz Türkçesi ile Allah’ın kelamına/şeriatına uyan kişiye Türk denir. Anahtar kelimler Tengri, törü ve Türük. Bir de Türkün Tanrı ile kurduğu bu metafizik bağın kendisi olan kut vardır. Kut her insan için geçerli bir talih-fortuna, imkân, potansiyel ya da Tanrısal inayet gibidir. Fakat hükümdarın kut sahibi oluşuyla metafizik yapı siyasal bir görünüm de kazanır. Bu çatının altında Türklük varlığını yaşattığı hayat sahasını da bulur. Buna il diyoruz. Modern vatan kavramıyla karıştırmayalım. Böylece Türklük kimliğinde hem inanç hem de siyasal tabiiyeti bütünleyen diyalektik bir yapı doğar.

Bu yapı maddi ve manevi bütün kültür öğelerinde karşımıza çıkar. Hatta yeni bir inanca geçen Türklerde, Bernard Lewis’in de dediği gibi Türkler kadar kendilerini İslam’ın içine gömmüş başka bir milletin olamayacağı gerçeğine rağmen, kendi tadını verdiği bir İslam’ı bile vücuda getirmede bile karşımıza çıkar. Bugün Türklerin İslam ile kurduğu ilişkinin biricikliği ve kültürel-felsefi sahada ona verdiği tat sıradışı bir zenginliği barındırır.

Hülasa Türk adı, etnik merkezli birlikteliğe sahip bir topluluğun ismi değil, dini ve siyasi çatı altında bir arada olan toplumun ismi olarak doğmuştur. Bu çatı altında aşiretvari klan aidiyetleri ise boy mensubiyeti ile anılmaktadır.

Zamanı hızlıca ileriye sardığımızda, kuruluş dönemi Osmanlı toplumu için de benzer bir gözlemi ifade etmek mümkündür. Rudi Poul Lindler’in gayet ikna edici çalışması ile Osmanlı beyliğinin kuruluşundaki toplumsal kozmopolitliği, bir siyasal ve dini bütünlüğün içine giriş imkânı tanıyan aşiret kültüründe araması, mikro aidiyetlere dayalı kimliklerin çatı kimlik altında yaşama imkanına dair tecrübeyi bize  sunar.

Yani, Türklük adı altında ifade ettiğimiz kimlik, dokusu itibariyle kuşatıcı ve kapsayıcı bir doğaya sahiptir. Özellikle etnik aidiyetle eşitlenmeyen kimlik tasarımının bu kuşatıcılığı, kendi anlam değer dünyası içinde mikro kimlikleri eriten, entegre eden ya da ana kimlikle uyumlulaştıran bir işleve sahiptir. İşte kısaca bir izah ile bir kimlik adının derinliklerinde yatan boyutların, bir kimliğe dair ontolojik-metafizik doğanın siyasal görünüm ile kurduğu mütevazı bir kısmı aktarmış olduk.

Günümüze yani modern dönemlere geldiğimizde ise milli kimliklerin ideolojik nosyonu daha tartışmalı bir zeminde kimlik sorununu ele almayı beraberinde getirir.

Uzun uzun anlatmayacağım ama modern dönemde kamusal ve siyasal alanda kimlik tartışmasını yürütürken belli başlı kavramları belirginleştirmek ve tartışmayı da bu mecrada yürütmek gerekmektedir. Bunlar etnik kimlikler, milliyet yani nasyonalite ve vatandaşlık gibi antropolojik, siyasi ve hukuki kavram setlerini içinde barındırır.

Memleketimizde ise bu üç alana müteallik kavramların kimlik içindeki ayrımları yapılmadan hoyrat bir tartışma yürütülüyor.

Bu kısmın devamını ise köşemizin izin verdiği hacim nedeniyle haftaya bırakalım…

Not: Bu yazıyı yazarken de kendi ideolojik tavrımı da entelektüel ahlak gereği ifade etmeliyim. Yazdıklarımda kendi kimliğimden soyutlanma gayretinde olacağım ama ne kadar becerebilirim bilmiyorum.  Kültürel ve toplumsal kimlik itibariyle kendimi Türk olarak nitelerim. Ayrıca herhangi bir siyasi parti mensubiyetim ve meftunluğum da yok, yazdıklarımı bir propagandanın parçası olarak ifade etmiyorum.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.