ATEİZMDEN SONRA DEİZM « KalkandereninSesi

17 Aralık 2024 - 12:42

ATEİZMDEN SONRA DEİZM

Son Güncelleme :

31 Aralık 2022 - 10:44

38 views
ATEİZMDEN SONRA DEİZM

ATEİZMDEN SONRA DEİZM

ATEİZMDEN SONRA DEİZM
Denilebilir ki, bilenin bilmeyenin ahkâm kestiği konuların başında din gelir.
Dinime söven barı Müslüman olsa diye dilimize pelesenk olmuş bir söz vardır. Tam da yeridir. Herkes her yer ve zamanda din üzerinde konuşur, üzerine vazife olmayan şeyleri söyler de söyler. Ramazanda orucu bozan ve bozmayan şeyleri en çok da oruç tutmayanlar konuşur. Türkçe namazı konuşanların çoğu da yine namazda gözü olmayanlardır.
Oysa inanç sahası, üzerinde fikir yürütenlerin büyük titizlik göstermesi gereken bir sahadır. Zira işin içinde dinden çıkmak var.
Sözlükte meyledip yönelmek, gerçekten sapmak, emredileni yerine getirmemek, kuşku duymak, mücadele ve münakaşa etmek gibi anlamlara gelen ateizm (ilhâd), kelâm terimi olarak Allah’ın varlığı veya birliğini, dinin temel hükümlerini inkâr etmek, bunlar hakkında kuşku beslemek veya uyandırmak, dinî kuralları hafife almak manasında kullanılır. İlhâda sapan kimseye mülhid denir. Kur’ân-ı Kerîm’de fiil ve mastar halinde geçtiği dört âyette, Allah’ın isimlerini tahrif ve tağyir ederek O’nu inkâra kalkışmak, Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğine inanmamak ve onu başka birine nispet etmek, haktan sapmak, âyetleri yalanlamak, sapıkça te’vil ve tahrif etmek şeklinde özetlenebilecek bir manada kullanılmıştır.1
Günümüzde bilerek veya bilmeyerek inkâra sapanlar çoktur ve ne yazık ki bunu körükleyen o kadar çok kanıt var ki… Küçük yaşta evlendirilen kızlar ve buna göz yumanların, ön verenlerin ne yazık ki dini çevrelerden olması buna güzel bir örnektir. Şimdi kötü niyetliler, bu cepheden saldırıyor. Daha pek çok örnek de vardır.
Deizm ise, Allah’ın varlığını ve âlemin ilk sebebi olduğunu kabul etmekle birlikte akla dayalı bir tabii din anlayışı çerçevesinde peygamberliği şüphe ile karşılayan veya inkâr eden felsefî ekolün adıdır.
Deizm Latince’de Tanrı anlamına gelen deus kelimesinden türetilmiş olup Grekçede yine Tanrı anlamındaki theostan gelen teizm terimiyle aynı sözlük anlamına sahiptir.
Deizmin Avrupa’da en çok yaygın olduğu ülke İngiltere idi. İngiliz deizminin babası olarak kabul edilen Lord Herbert, Tanrı’ya ve âhiret hayatına inanmakla birlikte kutsal metinlerin doğruluğu konusunda ciddi kuşkular beslemiş, din adamlığı kurumunu şiddetle eleştirmiştir. Onun takipçisi Charles Blount, bir deist olduğunu açıkça beyan eden ilk düşünürdür ve intihar ettikten sonra yayımlanan Summary Account of the Deist’s Religion (1693) adlı eseri deist fikirlerin yayılmasında hayli etkili olmuştur.
Deizm kelimesinin ilk kullanılışlarından birine, Calvinci bir ilâhiyatçı olan Pierre Viret’nin Instruction chrestienne adlı eserinde rastlanmaktadır. Viret bu eserinde, kendilerini ateistlerden ayırmak için deist ismini alan bir grup filozof ve edipten bahsetmiş, kimliklerini vermediği bu kişileri, Allah’a ve O’nun âlemi yarattığına inanmakla birlikte Îsâ Mesîh’i ve Hıristiyanlık doktrinlerini inkâr eden ateistler olarak suçlamıştır.2
Buradan, Deizmin önceleri Avrupa’da yani Hıristiyan âleminde ortaya çıktığını anlamak mümkün… Voltaire, Tanrı’nın sürekli yaratıcılığı inancı ile âlemdeki tabii süreklilik fikri çeliştiği için Deizme ulaşmıştır. Onda en çok göze çarpan deist özellik, Hıristiyanlığa ait kutsal metin ve dinî yapılanmaları bir eleştiri üslûbuyla daima alaya almasıdır. J.J. Rousseau ise Voltaire’in akılcı deizmini romantik bir anlayışla sürdürmüştür.
Bu iki büyük Fransız deistinin aksine, aynı felsefî iklimi paylaşan D’Alembert, Diderot, Baron d’Holbach, La Mettrie, Condillac ve Condorcet gibi filozoflar ya açıkça ateist olan yahut da ateizme sevk eden fikirler ileri sürmüşlerdir. Fransa’daki bu felsefî cüretkârlığın temelinde eski rejimin bütün değerlerine kökten saldırı psikolojisi yatmaktadır.3
Eski bir görüşe göre Deizm, Ortaçağ’da var olan ve fakat günümüzde önemini yitiren bir kavramdır ama görülüyor ki, günümüzde yen bir akım şeklinde tezahür etmektedir. Tamamına yakını veya daha gerçekçi bir ifadeyle yüzde 90’ı Müslüman ama sadece yüzde 22’si dini ibadetlerini tam olarak yerine getiren ülkemizde, ateizmden sonra deizme doğru bir kayma söz konusudur. Ve ne yazık ki bu, moda şeklinde kendini göstermektedir. İnsanlar kendi dini inançlarını tam olarak yaşamaktan çekinir bir durumdadır ama ateist veya deist olduklarını rahatlıkla söyleyebilmekte veya eylemleriyle gösterebilmektedirler. Bunun temelinde, İslam’la geri kalmışlığı eşdeğer gören klasik bir dinsiz anlayışın etkin propagandası yatmaktadır. Her zaman onlar baskın çıkmaktadır. Çünkü güçlü bir lobileri var ve iyi eğitim almışlardır.
Oysa Müslümanlar, gerek aklî ve gerekse naklî olarak İslam’ı öğrenmiş olabilselerdi bunların karşılarında sağlam bir tezle çıkabilirlerdi. Bunu yapmayınca da kolaycılığa, yani inkârcılığa kaçmaktadırlar. Bunun geçici bir kurtuluş sağladığı düşünülse de temelde dinden çıkma, ateist veya münkir olma tehlikesi vardır. Konu çok derindir ve üzerinde sayfalar dolusu yazı yazmak mümkündür ancak çok uzatmak niyetinde değiliz.
İslâm’a göre âlemdeki kanunilik, Allah’ın isterse değiştirebileceği
“meşîet”inden (dilemesinden) ibaret olduğu için gerek mikro gerekse makro planda mutlak olarak Allah’ın yaratıcı gücüne bağımlıdır. Allah’ı âlemden ve insandan
uzaklaştıran yanlış bir aşkınlık anlayışına sahip deist iddianın aksine Allah yerin ve göklerin nurudur. (Nûr 35) ve insana şah (verid) damarından daha yakındır. (Kāf 16).
Kısaca ateizm nasıl küfürse, deizm de öyle küfürdür. Çünkü Allah’ı kabul edip peygamberleri ve kutsal kitapları kabul etmemek, Amentüye ters düşmektedir. Amentü, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe, kadere hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmaktır. Ayrıca Bakara suresinin Amenerresulu diye bildiğimiz son ayetlerinde de peygamberlere mutlaka inanılması emredilmektedir.
Muhabbetle efendim!
İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı
a.g.e
a.g.e

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.