Araştırmacı Yazar – İshak GÜVEN
Rize ili, doğusunda Artvin, güneyinde Erzurum ve Bayburt, batısında Trabzon ve kuzeyinde Karadeniz ile sınırdır. Yüksek rakımlı tepeler arasındaki en yüksek nokta olan Kaçkar (3932 m.) yaz-kış kar tutar. Kaçkar Dağının doğal yapısı birçok kış sporu yanında yürüyüş ve dağcılık için de uygun bir topografyaya sahiptir. Araziler, dağların yüksek kesimlerinden doğarak Karadeniz’e dökülen irili ufaklı birçok akarsu ile bölünmüştür. Akarsuların en önemlileri Fındıklı Deresi, Büyükdere, Pazar Deresi, Karadere, İyidere ve Fırtına Deresi’dir. Bu dereler çeşitli yerlerde şelaleler oluşturur. Alabalık cinsinin en iyileri de bu derelerde yetişir. Dağların yüksek kesimlerinde buzulların aşındırması neticesinde oluşmuş buzul gölleri vardır. Bu göller Çamlıhemşin ve İkizdere’nin zirvelerinde yer alır.
Rize’de kışlar ve yazlar ılık geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması +14° civarındadır. Türkiye’nin en çok yağış alan ilidir. Yılda m²′ye 2510 kg yağış düşer. İklimin sürekli yağışlı olması halk kültürüne de etki etmiştir: Anadolu’nun hemen her yöresinde görülen yağmur duası Rize’de de görülebildiği gibi bunun tersine güneş duası geleneği ortaya çıkmıştır. Bu iklim özelliklerine göre yörede Akdeniz bitkileri turunçgiller ve çay yetişir. Ormanlarda en çok kayın, meşe, kestane, ıhlamur, ladin, kızılağaç ve orman gülü bulunur. Yaban hayatı olarak kurt, ayı, yaban domuzu, çatal boynuzlu dağ keçisi, huş tavuğu ve kuşlar bulunur. Bölge kuş gözlemciliği için de uygun bir ortam oluşturur.
İlin yüzölçümü 3922 km²dir. Karadeniz’e 95 km uzunluğunda sahili bulunan Rize’nin nüfusu 323.012’dir. Mevcut limanı taşımacılık amacıyla kullanılan Rize’ye ulaşım büyük ölçüde karayoluyla sağlanmaktadır.
Yüksek ve engebeli dağları, zengin bitki örtüsü, yaylaları, sisli havaları ve akarsuları ile dikkat çeken Rize’nin kültürünü şekillendiren unsurlar da bu özelliklerden kaynaklanır. Dağlarla kapanmış havzada yaşayan yöre insanı, içinde bulundukları doğal çevreden dolayı hemen bütün ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla çözme yoluna gitmiştir. Dokumacılık, demircilik, bakırcılık ve değirmencilik gibi meslekler, yöre insanının yüzyıllardan beridir yapageldiği uğraşlardır. Bölgenin fiziki şartları 1960-1970 gibi yakın tarihlere kadar geleneksel kültürün canlı şekilde yaşamasına da katkı sağlamıştır.
Engebeli arazilerde geniş düzlükler bulunmadığı için ancak küçük bahçelerde tarım yapılabilmektedir. Bu nedenle yöre insanının tarım faaliyeti uzun yıllar boyunca ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek ölçüde mısır, fasulye, kabak, salatalık, karalahana ve kendir gibi ürünlerle sınırlı kalmıştır. 1950 yılından sonra çay ziraatının yaygınlaşmasıyla birlikte önce sebze ve meyve bahçeleri daha sonra da kullanılmayan araziler büyük ölçüde çay tarımına tahsis edilmiştir. Çay ziraatı ekonomik olarak yöre insanını rahatlatmış ancak ürün çeşitliliğini daraltmıştır.
Rize’de 1500-2000 metre rakımlı tepe ve düzlüklerde çok sayıda yayla bulunmaktadır. Yörede hayvancılığa bağlı yaşayan insanlar hayvanlarını otlatabilmek için yaz aylarında bu yaylalara çıkmaktadır. Bu durum çok eski yıllardan günümüze kadar devam edegelen bir gelenektir. Yöre halkı hem hayvanların daha iyi beslenmesi hem de yağ, peynir ve minci (çökelek) elde etmek amacıyla bu uğraşı devam ettirmektedir.